5 Şubat 2010 Cuma

Ekşi Beşiktaş Protestosu Hakkında

Öncelikle şunu kabul etmek lazım, küfür olmayan, kavga olmayan ama çok etkili olabilecek bir protesto bu. Yeter ki katılım yüksek olsun. Olmalıdır da aslında ama nedense forza başta olmak üzere birçok yerde hala takıma dönmek gerek diye düşünenler var. Peki, dönelim takıma ama hangi takıma?

Beşiktaşlılığı hala salt futbol takımından ibaret olarak gören bir zihniyet elbette takıma dönmek ister. Liderle arada uçurum sayılacak bir fark yok. Geçen sene geriden gelip nasıl şampiyon olduysa bu takım yine olabilir. Takıma dönelim diyenlerin mantığı bu. Ha siz bakmayın bunların şimdi takıma dönelim dediklerine de. 3–5 maç kaybedilsin göreceksiniz ki takıma dönelim diyenler herkesten önde olacak protesto yaparken. Kapasitesi bu çünkü. Takımın şansı varsa takıma dön, şansı kalmadıysa yuhala.

Başta demiştik, bunlar Beşiktaş’ı salt futbol takımı olarak gören bir zihniyetteler. Oysa Beşiktaş bir takım değil, kulüptür. Bir yere döneceksen takıma değil kulübe dönmen gerekir. Sen futbolcular kötü etkilenmesin diyorsun ama bunu derken bir düşün bakalım diğer branşlardaki sporcuların nasıl etkilenir. Alın teriyle hak ettikleri paraların futbolculara prim olarak gittiğini gören amatör branşlardaki sporcuları bir düşün mesela.
Aşağıda futbol maçlarından çok basketbol, voleybol, hentbol ve diğer şubelerin maçlarına seyirci olarak giden bir taraftarın dediklerine bir bakın mesela. Başka bir platformda gördüm yazıyı. İzniyle bir kısmını yayınlıyorum.

“Kadın basket takımımızın maçı devam ederken futbol maçı için kalkıp giden basketboldan sorumlu yöneticimizi (Şeref Yalçın) de gördüm, hentbol maçının varlığından bihaber hentboldan sorumlu yöneticimizi (Bülent Deriş) de. Hentbol ve erkek voleybolcuların deplasmana giderken otobüsteki hallerini de gördüm, tekerlekli basketbol takımımıza gideceği söylenen bileklik paralarının Ricardinho'nun transfer taksitine gittiğini söylerken ağlayan tekerlekli basketbol takımımızın oyuncusunu da. Açıkçası futbolcuların bu şartlarda ne hissedeceği zerre kadar umurumda değil. İsterlerse tribün boşaldı, diye 10 yesinler. Zerre üzülürsem adam değilim. Hentbol maçında tribünlerde tek taraftar olduğunu gördüm, staddan altı üstü bir veya birkaç maç taraftar çıksa ne olacak? Futbolcuların ondan morali bozulup oynayamayacaklarsa bırakın hiç oynamasınlar zaten “

Her şey futbol takımıyla bitmiyor yani anlayacağınız. Ön planda futbol olabilir ama futbol takımının gerisinde çok büyük bir camia var. Bir şeylere sahip çıkılacaksa tüm branşlara sahip çıkılmalı.

Aslında bugün bu noktaya gelmemizin en önemli etkenlerinden biri de bu sahip çıkma, sahiplenme isteğimiz. Türkiye’de her taraftar takımına yürekten bağlı. Zaten bu yüzden aslında doğru düzgün futbol oynanmayan bir lige bu kadar para veriliyor. Liginiz boktan bile olsa, taraftar ne olursa olsun takımına sahip çıkıyor ve her şekilde destek oluyorsa o lig para eder. İşte bu protestonun anlatmak istediği de biraz bu. Taraftar olarak biz varsak bu lig para ediyor. Ne Beşiktaş’ın oynadığı futbol ne de Galatasaray veya Fenerbahçe’nin oynadığı futbol sayesinde bu lig bu kadar değerli. Bu ligin tek değerli parçası takımını sahiplenen taraftarlar. Durum böyleyken herkes taraftarlar üzerinden çıkar sağlamaya bakıyor. Kimisi yayınını satmaya çalışıyor, kimisi formasını, kombinesini, kimisi yazısını ya da yorumunu. Futbolun içinde ne kadar insan varsa hepsinin tek amacı taraftara ulaşabilmek. Futbolcusundan spor yazarına kadar herkes taraftarın takımı için harcayacağı paranın peşinde. İşte bu noktada bu protesto çok önemli.
Ben aşkımızı kullanıp kendilerine çıkar sağlayanlara karşı artık takım, futbolcu, yönetici falan düşünemem. Bu saatten sonra “aman ya bana ne diyip ilgimi de kesemem Beşiktaş’tan, maça gidip destek de veremem kimseye. Ben artık tepkili olduğumu göstermeden duramam. Her şeyden önce Beşiktaşlılığım buna izin vermez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Kişi veya kurumlara hakaret içeren yorumlar onaylanmayacaktır.