cska moskova etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cska moskova etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Aralık 2009 Çarşamba

İnkar Etme Yalvarırım, Sende Sevdin Beni Bir Zamanlar


Mustafa hocamıza karşı farklı bir sevgimiz vardır. Çok uzun sürelerdir bahsettiği Beşiktaşlılığı olsun, geçen sene kazandırdığı şampiyonluk ve Türkiye kupası olsun, Galatasaray maçı öncesinde takım ısınırken, futbolcuları tribüne çağırdığımızda takım olarak herkesin gitmesini söylemesi olsun, sezonun son ve şampiyonluk maçında Üzülmez'e kaptanlık pazu bandını vermesi olsun, bizim şu fakir gönlümüzün, zengin gösteren bir yerine koydurmuştur denizliyi. ya da hadi genel konuşmayayım benim için öyledir. ve inkar edemez, biliyoruz ki o da sevdi bizi bir zamanlar.
Neden bir zamanlar diyorum? Çünkü Mustafa Denizlinin son CSKA maçında çıkarttığı kadro ve uyguladığı sistem sanki kırgın ya da kızgın bir sevgilinin, sevdiğinden intikamı gibiydi. İnsan sevdiğinden ihanet beklemediği için gardını hep başkalarına karşı kaldırır ve sevdiğine karşı tamamen savunmasız bırakır ya kendini, ve en savunmasız anında sevdiğinden gelen darbe anında yıkar ya insanı. İşte CSKA maçının kadrosunu ilk öğrendiğim an o şekilde yığıldım kaldım stadın koltuklarına. Böyle bir kadroyu hiç beklemiyordum ve beklemediğim yerden sormuştu Mustafa hoca, "Beni ne kadar seviyorsun?" diye. Bense tüm iyi niyetimle herhalde "Toraman ya da Kaş'dan biri sağ açıkta diğerinin önünde oynayacak" diye bir anlam vermeye çalışıyordum kadroya. Ekrem'i sola Tello'yu Bobo'nun arkasına yerleştirdiğimde yine de garip ama sahaya çıkacak isimlerden en mantıklı olabileceğini düşündüğüm kadromu kurmuştum kafamda. Lakin heyhat, hayatın nasıl sağı, solu belli olmuyorsa, Mustafa Denizli'nin de sağı, solu hatta önü, arkası belli olmuyordu ve sobeleniyorduk yine.
Üşenmedim saydım, tam 3 ön libero ile Beşiktaş'ım sahada diziliyordu. Ertuğrul Sağlam döneminden hatıra kalan bir, tek ön libero mu? çift ön libero mu? tartışmamız vardı, Denizli hocamız sağ olsun tartışmaya bir şık daha ekledi.

a) Tek ön libero
b) Çift ön libero
c) 3 ön libero
d) Yeter Yıldırım Demirören

Yukarıdaki şıklardan birini seçmem istense ben gözüm kapalı d şıkkı derim. Önce Yıldırım Demirören bir yetsin, sonra kaç ön liberonun yeteceğini hesaplarız.
(Bu arada Messi öyle bir frikik golü attı ki, yazmadan duramadım. Bu çocuk aynı Sergen mübarek)
Neyse işte, arzuhalim bundan ibaret. Uzun lafın kısasını demem gerekirse, Mustafa hocam rica ediyorum bir daha böyle bir kadroyu  ne sen sür sahaya ne ben izleyeyim.

8 Aralık 2009 Salı

UEFA’yı Siktir Et Saldır Beşiktaş



Yazıya nereden başlamalı diye uzun uzun düşünürüm genelde. Bu yazıya başlamak içinse hiç düşünmedim. Başlanacak yer belli çünkü. Mustafa Denizli. Hücum futbolunu Türkiye’ye getiren isim denilen Mustafa Denizli. Peki, Mustafa Denizli hücum futbolu adına neler yaptı dün gece? Hiçbir şey. Neden?


Ernst, Fink ve Toramanlı bir orta saha Manchester United deplasmanında sahaya sürebileceğin bir orta sahadır. Orada bu dizilim kabul edilebilir belki fakat kendi sahanda oynayacağın ve mutlak galibiyete, hatta 1 gol yediğin takdirde 3 gollü bir galibiyete ihtiyacın olduğu bir karşılaşmada, böyle bir orta sahayı bana hiçbir teknik adam, spor yazarı ya da futbol sever kabul ettiremez. Bunun izahatı yoktur. Bunu neden yaptığınızı açıklamaya çalışmanız bile komik olur. Fakat en komiği herhalde acil gole ihtiyacın varken Fink’i çıkartıp, Uğur İnceman’ı oyuna sokmaktır. Dün akşamdan en çok kafama takılan şey bu oldu. Fink yorulmuş olabilir, değiştirilmeyi istemiş olabilir fakat neden Uğur İnceman Fink’in yerine oyuna girer? Bir türlü anlamlandıramıyorum kafamda. Mustafa Denizliye bir soru sorma hakkım olsaydı bu maç ile ilgili, kesinlikle bunu sorardım. “Hocam, Fink’i çıkartıp Uğur İnceman’ı oyuna alırken, bu yaptığınız değişiklik ile oyunun hangi yönünü değiştirmek istediniz? Oyuna ne katmaya çalıştınız? Ya da oyunda hangi aksayan yanı kapatmak istediniz?” Soruyu sorardım ve cevabını beklemeden basın toplantısını terk ederdim. Zira bu soruya verilecek her cevap kronik Beşiktaş kanserimi arttırırdı sadece.

Mustafa Denizli için daha söylenecek bir çok şey var bu maçla ilgili. Mesela ilk 11 içerisinde topu ileriye taşıyacak yetenekli bir ayağın neden yoktu? Gerçi yedek kulübende oturttuğun yetenekli diye alınan ayakların da yeteneklerini biliyoruz ama bir Tabata sana Toraman’ın orta sahada yapığı katkıdan daha fazlasını yapmaz mıydı? Denizli’nin yanlışları vardı evet. Fakat oynayan futbolcularda hiç mi suç yok? Ernst’ten başka performansı iyiydi diyebileceğim bir beyaz formalı adam daha yoktu dün akşam sahada.

Protestolardan olumsuz etkileniyoruz diyen futbolcuların bu maçlık taraftar mazereti de olamaz. Çünkü sürekli destek veren bir taraftar vardı dün akşam. Hatta “UEFA’ya az kaldı saldır Beşiktaş” diye bağıran taraftar bile, 0–1 ’den sonra futbolcular yine etkilenmesin diye “UEFA’yı siktir et saldır Beşiktaş” diye bağırmaya başladı. İstekleri artık UEFA’dan devam etmek bile değildi. Sadece takım oynasın, galip gelelim, en azından beraberlik alalım ve kendi sahasında hiç puan kazanamamış bir takım olarak veda etmeyelimin derdindeydiler. Takım beraberliği yakaladığında biraz umutlandılar ama yenilen 2. gol ile birlikte yüreklerindeki umutlarıyla beraber İnönü’nün tribünlerini terk ettiler. Ben dahil.